MEVLİD KANDİLİ

Prof. Dr. Mehmet Görmez 2023-07-28

MEVLİD KANDİLİ

Hazret-i Peygamber’in (sas) örnekliği* Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, gönüllerimizi aşkıyla bi-karar eden Yüce Rabbimize hamd ü senalar olsun. Mevlid-i şerifine bir kez daha erişme şerefine nail olduğumuz Resul-i Ekrem’e, rahmet yüklü adalet peygamberine, hikmet yüklü ahlak peygamberine selam olsun. Salât-u selam, tahiyyâtü ikram, her türlü ihtiram ona, onun âline ashabına, etbâına olsun. Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler! Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, feyzi, fazileti, afiyeti, atifeti üzerinize olsun. Uzun süredir Mevlid kandillerinin arifesinde yapmayı mutad hale getirdiğiniz bu programları gıpta ile gıyaben izliyordum. İlk defa şahsen katılıyorum. Bu vesileyle hem geleneksel hâle getirdiğiniz bu güzel programdan ötürü, hem de her yıl Mevlîd-i Nebi literatürüne fikir, sanat, estetik, zarafet açısından yaptığımız katkılardan dolayı en kalbi şükranlarımı sunmayı yerine getirilmesi gereken bir vazife addediyorum. Her sene önemli başlıklar tespit ettiniz ve söz konusu başlıklar altında önceden, daha Mevlid Kandili gelmeden literatüre katkıda bulunacak önemli eserler telif ettiniz. Bu sene belirlediğiniz başlığı da en az önceki başlıklar kadar önemsediğimi ifade etmek isterim. Bunu sadece Osmanlı sultanlarının Efendimize, sevgililer sevgilisi Rasul-i Ekrem’e yazdıkları bir naat antolojisi olarak görmüyorum. Bu konuyu, bir milletin tarihini, bir kültürün manevi dinamiklerini, bir medeniyetin yüceliğini yüksek bir sevgi ve muhabbet üzerinden, engin bir sevda üzerinden yüce bir aşk, bağlılık ve sadakat üzerinden okumak, yeniden okumak, değerlendirmek, yeniden değerlendirmek olarak görüyorum. Aziz Dostlar! İhtişamlı bir tarihi ve o tarihin yapıcılarını, o tarihin kahramanlarını bütün duyguları terbiye eden bir sevgi üzerinden, bir muhabbet üzerinden okumak, değerlendirmek maalesef sıkça başvurulan bir yöntem değildir. Bazıları bizim tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi kılıçmızrak, top-tüfek, savaş-barış üzerinden değerlendirebilir. Bazıları aynı tarihi çelik-çomak, oyun, eğlence, zevk u sefa üzerinden değerlendirmeye kalkışabilir. Hatta bazıları bizim tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi, ihtişamlı yüzyılları Ortaçağ oryantalizminin hayali harem fantezileri üzerinden okumaya, değerlendirmeye cüret edebilir. Ancak bütün bunlar Kur’an’ın ifadesiyle: “Haktan, hakikatten hiçbir şey ifade etmezler.” Öyleyse gelin biz tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi, bütün duyguları terbiye eden bir sevgi üzerinden, Allah’ın sevgilisinin sevgisi üzerinden Rasul-i Ekrem’e duyduğu aşk ve sevda üzerinden okuyalım. 2 Dostlar! Biz muhabbetle Muhammed’i birleştirmiş, muhabbeti Muhammed ile yoğurmuş bir medeniyetin çocuklarıyız. Pertevniyal Vâlide Sultan’ın ifadesiyle: Muhabbet Muhammed’den oldu hâsıl Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl Fatih Sultan Han’ın yaptırdığı Rumeli Hisarı’nın tepeden görünüşünün Efendimizin mübarek Muhammed ismi şerifinin Arapça yazılışı olması tesadüf değildir. Bizim Fuzûli’miz Anadolu coğrafyasının şekillenişini bu sevgi, bu sevda ve muhabbetle izah eder. Meşhur Su kasidesinde: “Başını taştan taşa vurur gezer avare su” derken Fırat’ın ve Dicle’nin deli deli akışını, bir an önce Sevgililer Sevgilisinin mübarek ayaklarını okşayan kum tanelerine vâsıl olmak için olduğunu söyler. Bizim Süleyman Çelebimiz, Vesiletu-n Necât, Kurtuluş Vesilesi adını verdiği muhalled eserinde, O’nu bize tasvir ederken, bizden, bize bizden yakın, içimizde doğmuş, Bursa’nın bir köyünde dünyaya gelmiş gibi tasvir eder. Susadım gâyet hararetten kati Sundular bir cam dolusu şerbeti Bununla Bursa’nın Türkmen köylerinde dünyaya gelen çocuklar için icra ettiğimiz bir âdeti dile getirir. Biz bu sevgiye bir de zarafet katmışız. Asırlarca Mescid-i Nebevi’nin lambalarında yakılmak üzere Isparta’dan gönderilen gül yağı bu zarafetin bir eseridir. Hicaz demiryolu döşenmiş Ravza-ı Mutahhara’ya 30 kilometre kala Medine’ye gelen Sultan fermanı “behemehal tren raylarına keçe döşene, ta ki Ravza-ı Mutahhara’da yatan Sevgililer Sevgilisi ve Cennetu’l Bâki’de yatan Sahabe-i Güzinin ruh-i tayyibeleri rahatsız edilmeye…” diye başlar. Aziz Dostlar! Dünyada en zor ahlak, güç ve iktidar ahlakıdır. Biz peygamber sevgisi üzerinden, Osmanlı Sultanlarının Resul-i Ekrem’e duydukları aşk, sevgi, muhabbet üzerinden cihan hâkimiyeti mefkuresine sahip olmuş sultanların güç ve iktidar ahlakını da okuyabiliriz. Ey Keremkâni Resul-i Kibriya Kemterindir bu Selîm-i pür hata Dergâhından iltica eyler ata El-Meded ey maden-i nur-i hüda diyen Yavuz Sultan Selim gücün, iktidarın kemteri olur mu? Muhibbi mahlasıyla Hur-i âlemsin bugün hem dahi mahbub-i hüda 3 Eyleme âşıkların bir lahza kapından cüda Gitmesin nam-ı şerifin bu dilimden dem be dem Dertli gönlüme devadır, can bulur ondan safa diyebilen Kanûni, geçici sevgilerin, zevk u sefaların esiri olabilir mi? Üçüncü Selim Mescid-i Nebevi’nin sütunlarına nakşedilmek üzere şu mısraları göndermiştir: Ey Kerem mülküne Sultan-ı Kerim Kulluğun fahr bilir şah selîm Ey gülü Ravza-ı Dini İslâm Sana hem demde hezâran selam Bunu diyen III. Selim güç ve iktidar ahlakı, duygu terbiyesi hakkında bir nebze de olsa bilgi vermiş olmuyor mu? Zat-ı pâk-ı Mustafa’ya âşıkım Can ile Fahru’l-Vera’ya âşıkım Muksim-i Feyz-i nevadır ol şerif Menba-ı cud-i ata’ya âşıkım diyen III. Ahmed sevginin ötesine geçip aşk hâlini ifade etmiyor mu? Bu sevgi, gücün sahibini güce zebun etmez. Bu sevgi, güç ve iktidar ahlakını bütün yönleriyle ortaya koyan bir sevgidir. Tabi ki tarih hiç kimsenin mülkü değildir. Biz hiçbir tarihin takdis edilemeyeceğini öğreten bir Kitab’ın mü’minleriyiz. Mühim olan bu sevgiyi devam ettirmektir. Mühim olan bu sevgiden hareketle Resul-i Ekrem’i örnek almaktır. Önemli olan kalbinin sünnetlerini kalbimize, evinin sünnetlerini evimize, şehrinin sünnetlerini şehirlerimize taşımaktır. Bu duygularla Mevlid Kandilinizi yeniden tebrik, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. * Mevlid Kandili Konuşması, TÜRKKAD İstanbul, 13 Şubat 2011

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0